Forum Alem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Forum Alem


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 "Zoe'nin Gemisi", Misyonerler, Darfur ve acı dersl

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 20/11/07

"Zoe'nin Gemisi", Misyonerler, Darfur ve acı dersl Empty
MesajKonu: "Zoe'nin Gemisi", Misyonerler, Darfur ve acı dersl   "Zoe'nin Gemisi", Misyonerler, Darfur ve acı dersl Icon_minitimePaz Kas. 25, 2007 3:29 am

Yaşları 3 ila 6 arasında değişen ve 82 erkek ve 21 kızdan oluşan bu çocukların dörtte üçünün Sudan sınırdaki Adre ve Tine adındaki Çad kentlerinden geri kalanların ise Darfur'daki mülteci kamplarından toplandığı ortaya çıktı.





Heysem Menna: Suriyeli gazeteci-yazar

Geçtiğimiz günlerde Fransız L'Arche de Zoe (Zoe's Ark ) kuruluşunun faaliyetleri ve son anda önlenen "kesin ölümden kurtarma" bahanesiyle "Darfurlu çocukları Fransa'ya kaçırma" girişimleri çok konuşuldu. Yaşları 3 ila 6 arasında değişen ve 82 erkek ve 21 kızdan oluşan bu çocukların dörtte üçünün Sudan sınırdaki Adre ve Tine adındaki Çad kentlerinden geri kalanların ise Darfur'daki mülteci kamplarından toplandığı ortaya çıktı.


Unicef, Kızılhaç ve Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin raporunda da ifade edildiği gibi 103 çocuktan 91'i en az ebeveynlerinden biriyle yaşıyor. Tabi eğer aileyi sadece anne babadan ibaret sayarsak. Bu ebeveynlere çocuklarının, Çad'da bu amaçla hazırlanmış olan çocuk kompleksinde eğitileceği söylenmişti.


Ancak aylar önce hazırlanan bu senaryo 25 Ekim 2007'de Çad yetkililerin uçağın Abeche havaalanından kalkışına izin vermemeleri nedeniyle son anda başarısız oldu. Bu eylemi gerçekleştiren insani yardım faaliyeti alanında pek de adı duyulmamış bir kuruluş olan "L'Arche de Zoe" yetkileri tutuklandı. Eylemi aktarmak için orada beraberlerinde bulunan gazeteciler, uçağın İspanyol mürettebatı ve Belçikalı pilotu da tutuklandı. "L'Arche de Noe / Nuh'un Gemisi" deyişine atfen kendilerine "L'Arche de Zoe / Zoe's Ark / Zoe'nin Gemisi " adını takan sözde Fransız hayır kurumu.



Seks ticareti ve üyelerin satılması amacıyla bu çocuk kaçırma eylemine ilişkin Çad Devlet Başkanı basın-yayın organlarına çıkarak bir takım beyanatlarda bulundu. Çad Devlet Başkanı konuşurken sesini yükseltmesi onun bu şartlar altında kuşkuları olduğunu gösteriyordu. Zira ilerleyen günlerde üç bin Avrupalı asker ülkesine gelecek, bunların yarısı da Fransız askeri olacak.



Ancak buna karşılık eylemi yasa dışı ve sorumsuzca olarak değerlendiren Fransız Hükümeti kendisini olaydan uzak tutarak adeta aynı telden çalmıyormuş gibi şaşkınlığını göstermeye çalışıyor. Bu eylemle ilgili sorumluların olayda ne tür rol oynadığını henüz anlatmadık.



Başından beri Fransız ordusunun bu örgüte ihtiyaç duyduğu tüm kolaylıkları sağladığı ortaya çıktı. Yetmiş beş Fransız sivil örgütüne yardım ettiği gibi. Bu örgütlerin yaklaşık yarısı Darfur trajedisiyle beraber ortaya çıktı.



Sözcüsüne göre örgüt Fransız Dışişleri Bakanlığında en az üç defa kabul edilmiş, Dışişleri Bakanlığının geçen yazdan bu yana olaydan haberi olmuş hatta bu eylemi teşvik etmiş. Fransız Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner ise Sınır Tanımayan Doktorlar, Dünya Çocukları Örgütü ve İnsan Hakları gibi ciddi insani yardım örgütleriyle başı dertte. Zira bu örgütlere göre Kouchner insani yardım için askeri ve siyasi hatta ticari kaygılar güdüyor.





Bu durum Fransa Başbakanı François Fillon'nun bu eylemden sıyrılmak amacıyla Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarından soruşturma istemesine neden oldu. Bu talep sivil toplum örgütlerinin "hırsızlar ne zamandan beri hami oldu" sorusunu sorarak alay etmelerine neden oldu.


Avrupa'da Darfur problemini gündemde tutmakla görevli birkaç baskı grubu Çad'da tutuklu bulunanların serbest bırakılması için Bastel'de bir yürüyüş çağrısında bulundu. Dışişleri İnsan Hakları Sekreteri Rama Yade şaibeli örgüt mensubu tutukluların ailelerini kabul edip tutukluların avukatı Glipper Kolar'ın ifadesiyle ailelere "Fransız Hükümetinin himayesini ve desteğini" bir kez daha ifade etti.



Buradaki ikilem şudur: Hatırı sayılır bir grup Fransız Sivil insani yardım kuruluşu hükümet baskısı örsüyle uluslararası inandırıcılık balyozu arasında sıkışmış durumda. Bu kuruluşlar olaya karışan Fransızların sorgulanması talep etmesi halinde hayırseverlerin şovenist duygularının kabarmasından ve bunun yardımlara negatif yansıyacak olmasından korkuyor.



Paris'te faaliyet gösteren birçok Fransız ve Uluslararası Hukuk örgütü, hükümetin kendilerine sağladığı kolaylıklar nedeniyle olay karşısında sessiz kalmayı tercih etti. Fransız yardımseverlik sistemi, İslam dünyasındaki derneklerle aynı çekinceler nedeniyle dayanışma ilişkisinde başarısız olmasından bu yana en zor sınavıyla karşı karşıyadır.





Bu trajik maskaralık durum otuz yıl önce kurulmuş olan Fransız Doktorlar (French Doctors) örgütünün yaşadığı deneyim benzeri kuruluşundan bu yana en zor dönemden geçiyor. Zira Bernard Kouchner ve arkadaşları bundan 15 yıl önce örgütten ayrılıp hükümette yer almaya başladılar. Bugün bu örgütle ilgili çok hayati sorular soruluyor: Bu örgüt gerçekten uluslararası mıdır? Nihai olarak insani bir boyut taşıması gereken bu ekol, Rice ve Kouchner ikilisinin başını çektiği askeri politikaların hizmetine mi giriyor? Batı bloğunun dışında kalan ve terörü desteklediği şüphesi bulunan her kesime karşı batının resmi politikalarını kabul ettirmek amacıyla metodolojik bir operasyon çerçevesinde mi gelişiyor?


Bu çılgın ve şaibeli ortamda Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy Ndjamena'ya gitmek üzere uçağa atladı. Amaç tutuklu gazeteci ve hostesleri alıp gelmek. Aynı saatlerde 6. Kanal, Çad'a gidip tutuklanmadan önce Mark Garmirian'ın yürüttüğü soruşturmanın detaylarını yayınlıyordu.


Bu rapor derneğin, "insani eylem" adı altında eyleme yasa dışı bir boyut kazandırdığını hatta daha da ileri giderek "insani eylem için her şey mübahtır" ifadelerini kullanacak kadar ileri gidebildiğini teyit ediyor. Adeta "insani yardım" faaliyetini hukukun ve her şeyin üstünde, inandırıcılık için elzem olan etik değerlerin de üstünde gören bir yaklaşım.


Bunu İspanyol ve Fransız vatandaşlarının ülkeye dönmesini kutlamak izledi. Çad Devlet Başkanı bu çocuklardan bazıları mensubu olduğu kabileden olduğunu ilan ettikten sonraki o ateşli söyleminden geri adım atarak eylemde kullanılan uçağın pilotunun serbest bırakılabileceğini zira yaşının 75 olduğunu ve kalp hastası olduğunu söyledi.


O zaman burada şu soruyu sormak gerekiyor: Eğer pilot bu yaşta ve bu sağlık şartlarındaysa o zaman neden mürettebatın dışında yüzden fazla çocuğun bulunduğu uçağı kullanmasına izin veriliyor?



Burada Fransa genel olarak batı lehine değerlendirilecek bir husus Fransa'nın ülke dışındaki vatandaşlarını konsoloslukları vasıtasıyla koruma altına almasıdır.



Konsolosluk koruması ülke dışındaki vatandaşların suçları ne olursa olsun ve hangi ülkede olursa olsun haklarını şu üç prensip çerçevesinde koruma altına almayı sağlıyor:



—Tutuklanma esnasında ya da cezaevinde yemek, giyim ve tedavi koşullarının iyileştirilmesi


—Savunma hakkına saygı duyarak ifade verme esnasında tercüman ya da avukat bulundurma


—Tutukluların aileleriyle iletişim kurabilme hakkından yararlandırılması


Bu vatandaşlık prensipler, insan hakları uluslararası meşruiyetle bağdaşmasına rağmen iş uygulamaya gelince bu kadar basitlik ve kolaylıkta değildir. Zira şu anda Fransa dışında değişik ülkede 1794 Fransız tutuklu bulunmaktadır. Tüm bu tutuklulara ilişkin davranışlar, müdahale, beş yıldızlı hizmet sağlama ve ya tümüyle unutma arasında değişiyor.



Burada şunu hatırlamak lazım; Guantanamo'da tutuklu bulunanlar hatırlanmak için bundan daha uzun zamana ihtiyaçlar duydular. Hatta Fransız istihbaratı, resmi olarak tanınmaması nedeniyle Fransız yasalarını çiğneme pahasına buraya gönderdiği görevlilere soruşturma yürüttü.



Hatta şimdiye kadar Fransız hükümeti, Guantanamo'da suçsuz yere tutuklu bulunan ve yaklaşık dört yıldan bu yana mahkemeye çıkarılmayan Fransız vatandaşı altı Müslümanın tutuklanmasına sebebiyet verenlere hukuki soruşturma açılmasını engelledi.



Aynı şekilde Irak'ta Amerikan hapishanelerinde hiçbir Fransız yetkilisinin sormadığı birçok Fransız tutuklu bulunmaktadır. Hâlbuki İsrail yanlısı kuruluşlar Gazze'de Şalit diye bir İsrailli esirin tutuklandığı andan itibaren dünyayı ayağa kaldırdılar. Fransız pasaportu taşıyan bu esirin serbest bırakılması için Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'tan duruma hemen müdahale etmesini istediler.



Bir kez daha kendimizi suça bakılmaksızın "çifte standart ve tepkide tutarsızlık" adında gerçek bir ikilemle karşı karşıya buluyoruz. Başka bir ifadeyle hukuki temel ikinci plana konarak siyasi ve başka nedenler ön plana çıkarıldı.



Bu politika kesinlikle herhangi bir ülkede insani yardım faaliyeti imajı için yapıcı bir fayda sağlamıyor. Aksine bu faaliyeti hükümetin politikasının esiri yapıyor.



11 Eylülden sonra hukukun çiğnenmesi ve değerlerin ayaklar altına alınması artık yapan için yüz kızartıcı bir durum olmaktan çıktı. Terörle savaş, insan hakları yüksek komiserliğinin dünyanın fiili hâkimi olduğuna inananları "safdilli amatörler" olarak gören bir tür siyasi kuşak ortaya çıkardı.



Uluslar arası hayır kurumları bürosu, "Zoe's Ark" Derneğinin karıştığı olayı değerlendirirken en iyi ifadeyle "küstah" diye tabir edilebileceğimiz durumlarla karşı karşıya kaldık.



Derneğin Dışişleri Bakanlığında Fransız milletvekilleri tarafından birkaç defa kabul edildiğini biliyor musunuz? Dernek üyelerinin Çad'dan geri getirmek için harekete geçilmesi amacıyla Sosyalist Parti'den birçok milletvekilin müdahale ettiğini duymadınız mı?



Daha fazla ailenin onayı ve ailelere yardım etme imkânına sahip olmak amacıyla daha büyük reklâma ulaşmak için geliştirdikleri projeden Fransız hükümetinin haberinin olmadığını mı zannediyorsunuz?



Projenin başlangıcının 27 Nisan 2007 yılına yani bundan altı ay öncesine dayandığını ve polisin derneğin üyelerini defalarca sorguladığını biliyor musunuz? Onbinlerce çocuğu Darfur'daki insanlık cinnetinden kurtarma projesinden haberiniz yok mu?



Darfur konusuna dikkat çekmek amacıyla size maddi yardımlar teklif edilmedi mi? Kahire, Hartum, Paris ve Ndjamena'da Darfur konusunu gündemin üst sıralarına taşımak için para alan insan hakları derneklerinin listesini size vermemi ister misiniz? Darfur konusunda Sudan'ı suçlu göstermek için insani yardım örgütlerinin ABD ile nasıl birlikte çalıştığının raporlarını görmediniz mi?


Yüce insani değerleri negatif kuşku cenderesine koymakla kalmayıp bu faaliyette "iyi" ile "kötü", "faydalı" ile "faydasız" arasındaki farkı ortadan kaldıran, hükümetin elinin uzanamadığı boşlukta sivil yolsuzlukla mücadelede samimi gönüllülük ruhunu körelten onlarca soru ortaya çıkmaktadır.


Liberation gazetesinde Christoph Ayad'ın yazdığına göre Bernard Kouchner, Jackie Mamo ve Bernard Henry Levy geçmişte evrakta, rakamlarda ve verilerde sahtecilik yaptılar. Ayad'ın bu iddiasını insani yardım faaliyetinin samimi ve ciddi öncüleri de destekliyor. Peki, bu kampanya neden başlatıldı? Gerçekten Darfur halkı için mi? Eğer amaç bu ise peki neden Irak ve Filistin trajedilerinden bahseden kimseyi göremiyoruz?



Yukarıda adı geçen örgütün bir üyesi "sivil toplum çevreleri neden beni dolandırıcı olarak kabul ederken S.O.S Darfur, Darfur Emergency ya da Save Darfur (Darfur'u kurtarın) adındaki örgütleri karşısına almaya cesaret edemiyor? Acaba bu örgütler çok güçlü avukatlar ve lobiler tarafından korunurken bizler yalnız durduğumuz için mi?



Bay Kouchner'in, Ruanda'daki katliamlarda "Tutsi" kabilesinden yetim çocukları evlat edinme ve onları ülke dışına çıkarma hakkı varken bizim neden Darfur'da aynı şeyi yapma hakkımız yok?



Durum her ne kadar skandal bir boyut ve suç içeriyorsa da ilgili herkes suçsuzluğunu kanıtlama hakkını kullanma imkânına sahiptir. ABD Yönetiminin ve Avrupa Komiserliğinin İslami insani yardım kuruluşlarına karşı keyfi ve zalim kategorisinde değerlendirilmesini nasıl ki reddettiysek bu hususta da kendimizi yargının yerine koymayı reddediyoruz.



Tam tersi biz olaya karışan herkesin adilce yargılanmalarını istiyor ve tüm Fransız insani yardım kuruluşlarının ve uzmanlarının hepsinin toptan suçlu ilan edilmesini reddediyoruz.



Sudan'da İnsani Yardım Faaliyetleri Koordinasyon Bürosu Başkanı Antoine Gerard Fransızdır. Bu derneğin Birleşmiş Milletlerde bir gün olsun kayıtlı olmadığını ortaya çıkardı. Çocukların çoğunun yetim olmadığını ortaya çıkaran Jacques Hintze de Fransızdır. İnsani yardım faaliyetleri alanında çalışan çok saygıdeğer isimler vardır. Bu isimlerden biri de konunun bugün bu kadar çetrefilli hale getirilmesine şiddetle karşı çıkan Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü eski başkanı Rony Brauman'dır.


Ancak biz sadece devletin itibarını ve aptallıklarını kurtaracak uluslararası bir soruşturma komisyonunun kurulmasını istemiyoruz. İstediğimiz İnsani Yardım alanında samimi ve güvenilir bir şekilde mücadele eden tüm Fransız aktivistlerin hakkını savunmak için şeffaf bir soruşturmanın yürütülmesi. Ayrıca temennimiz bu olayın Akdeniz'in kuzey ve güney tarafları için bir ibret olarak algılanması.



Kuzeyde batılı hükümetler İslami Yardım Kuruluşlarına belgesiz seri suçlamalar yöneltmekten vazgeçecek ki diğer insanlar da aynı yolla hüküm verip tepki olarak batılı hayır kurumlarını tümüyle olumsuz olarak değerlendirmesinler.



Güneyde ise bu başkan ya da şu kral Fransa Cumhurbaşkanın dolandırıcılık ve sahteciliğe bulaşanları sırf Fransız vatandaşları oldukları için geri almak amacıyla uçak temin ettiğini buna karşılık altı yıldır Guantanamo'da hiç bir suçlama ve yargılanma olmadan tutuklu bulunan Suudi Arabistanlı Abdullah el-Matrafi ve Sudanlı Adil Hamad gibi insani yardım alanında çalışan büyük sembol isimler için kayda değer bir şey yapmadıklarını unutmaması lazım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://forumalem.forumotion.com
 
"Zoe'nin Gemisi", Misyonerler, Darfur ve acı dersl
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Forum Alem :: Haberler :: Dünya Gündemi-
Buraya geçin: